Ayşe Tekiner Çelen

Museum of Historical Justice and Memory

 

Transcript
Toggle Index/Transcript View Switch.
Index
Search this Index
X
00:00:01 - Aile Yapısı

Play segment

Partial Transcript: 1971 yılında Nevşehir'de doğdum. O dönemin sıradan, herhangi bir ailesi gibi bir ailenin içine doğdum aslında. 3 kardeşin en büyüğüyüm ben. Erkek kardeşimle aramda 5 yaş, kız kardeşimle aramda 7 yaş var. Bence birbirini seven, düzgün bir ailenin içine doğdum.

Annem ev hanımıydı. Babam avukatlık yapıyordu. Daha önce hakimlik yapmış ama ben o dönemleri hatırlamıyorum. Benim hatırladığım dönemde babam avukatlık yapıyordu. Ama hani şey olarak, iş olarak bakındığı anda daha önce işte milletvekilliği yapmış mesela. O dönemleri de hatırlamıyorum ben. Bu işleri yapıyorlardı.

00:00:56 - Aile Evi ve Nevşehir

Play segment

Partial Transcript: Doğduğum evi hatırlamıyorum. Doğduğum evde çok kısa süre yaşamışız. Yaklaşık 1 yıl yaşamışız. Ondan sonra başka bir eve taşınmışız, babamların kendi evlerine taşınmışız. Orayı da hatırlıyorum. 3 katlı bahçe içerisinde bir evdi. Tüm ayrıntısıyla o ev aklımdadır. Şöyle en üst, önünde büyük bir bahçe vardı. Bahçenin bir giriş kapısı vardı. Tahta bir kapıydı. O kapıdan üst kattaki balkona bir ip geriliydi ve o iple bahçe kapısı açılabilirdi. Üst katta büyük bir balkon vardı. Hatta ben küçükken onu doldurur, içerisinde yüzerdim. Yani yüzerdim dediğim çok yüzülecek bir şey değildi ama en azından suyun içerisinde oturacağım kadar, su birikebilecek büyüklükte bir havuzdu. Şey balkondu. Üst katında yine aynı zamanda bir teras vardı. 3 katlıydı. Giriş katın içerisinde Nevşehir'e özgüdür, kiler olarak bilinir ama bizim yörede oraya kaya damı denir. Böyle taş oyuklardan kaya damları vardı. O kaya damın içerisinde işte kışlık erzakların yanı sıra yöresel peynir yapılırdı ve o peynirin gömüldüğü peynir çukurları vardı. Son derece büyük bir evdi. Ya da küçükken bana çok büyük gelirdi ama yıllar sonra gittiğim zaman aslında o evin kullanım alanı olarak o kadar büyük olmadığını fark ettim. Ama gene de şey hani o eskiye-- şimdiki evlere göre büyük ama eski evlerin hacimlerine göre aslında çok büyük olmayan bir ev olduğunu fark ettim.

Şöyle, kalenin eteklerinde bir evdi. O dönemde zaten Nevşehir çok büyük değildi. Yani mahalle derken aşağı yukarı herkes aynı yörede oturuyordu. Nevşehir merkezde yaşayan herkes aynı yörede oturuyordu. Herkes birbirine yürüme mesafesindeydi. En uzak yer yürüyerek 45 dakikaydı en fazla 1 saate gidebileceğiniz bir mesafedeydi. Dolayısıyla aslında çok birbirinden farklı bir semt değildi. Bütün Nevşehir merkez halkı aynı semtte 00:03:00yaşıyor gibiydi neredeyse. Yani mesela bugün için Ankara'da yaşıyoruz, Ankara'daki gibi işte Çankaya böyledir, Keçiören böyledir gibi bir kıyaslama yapamazsınız. Yani o zaman Nevşehir'deki merkezde yaşayan herkes aşağı yukarı aynı sosyal ortamda yaşıyordu.

00:03:21 - Çocukluk

Play segment

Partial Transcript: Aslında çok samimi bir ortam vardı yani şey olarak bakıldığı zaman şimdiki, bugünün Türkiye'siyle veya bugünün dünyasıyla aslında kıyasladığınız zaman her türlü konuda farklılıklar yaşansa bile dünya görüşleri olsun, ekonomik farklılıkları olsun aslında yaşam tarzları birbirine çok yakındı. Yani hiçbirimiz birbirimizden çok farklı yaşamıyorduk. Her sosyal sınıftan ailenin çocuğu aynı okula gidiyordu bir kere. O zaman yani benim yaşadığım yerde özel okul kavramı yoktu. Herkes devlet okullarına gidiyordu. Dolayısıyla şey yoktu semt, herkes oturduğu yerde en yakın okula yazılıyordu. Dolayısıyla yaşam tarzı olarak birbirimizden farkımız yoktu. Hemen hemen hepimiz aynı tarzda yaşıyorduk. Şey de öyleydi yani o zamanın Türkiye'sinin koşulları da ona göreydi yani herkesin bir çocuk olarak yapabileceği şeyler de aynıydı, alabileceği şeyler de aynıydı. Erişebileceği şeyler de aynıydı. Dolayısıyla sadece şu anla kıyaslayabilirim durumu. Şu ana göre sokakta oynanan, çocukların doyasıya oynayabildiği bir dönemdi. Şey de sosyal hayat ona da çok elverişliydi. Yani sokakta hem oynayabiliyordunuz hem küçük bir yerde yaşamanın avantajları vardı. Yani ne kadar uzağa giderseniz gidin muhakkak sizi tanıyan birileri olurdu. Dolayısıyla kaybolma korkusu gibi bir şey de yaşamazdınız. Yani herhangi bir tehlike aklınıza gelmezdi. Böyle bir ortamda büyüdük.

00:04:59 - Aile İlişkileri

Play segment

Partial Transcript: Ya ben hatırlıyorum ama ben de şöyle-- Bizim hani mesela ben Aylin'le olan ilişkilerimi daha sonraki dönemlerde hatırladım. Yani Nevşehir dönemlerinde hatırlamam. Nevşehir'de yaşadığımız dönemlerde çünkü o çok küçüktü. Bülent'le olan ilişkimizde nispeten çok hatırlamam çünkü o da o zaman 4 yaşındaydı. Ben de 9 yaşındaydım. Dolayısıyla aradaki yaş farkı çok olmasa da o 2 yaş aralığı aslında iletişimin olduğu çok 2 yaş aralığı değildi. Dolayısıyla benim Nevşehir dönemim hani çocukluk dönemi olarak orayı kastediyorsam -sanırım biraz orayı kastediyorum- Bülent veya Aylin'le çok fazla iletişimim yoktu. Ama şey olarak annemle olan iletişimimiz şeydi-- Ben çok zor bir çocuktum, çok yaramaz bir çocuktum, çok hareketli bir çocuktum çünkü. O yüzden de annemi çok zorladığımı hatırlıyorum. Annemle olan ilişkilerimiz daha çok şeydi hani o, ben onu muhakkak kızdıracak bir şeyler yapardım veya çok yoracak bir şeyler yapardım veya çok tehlikeli şeyler yapardım. Annem 00:06:00bundan dolayı kendini hep zorda hissederdi. Babamla olan ilişkimde de hep şey olarak hatırlarım, hep bana kitap okuyan bir adam hatırlarım. Şey olarak hani çok oyun oynayan bir adamdı. Böyle.

Ya şöyle hani sokak oyunlarında evet, fiziksel aktivite olarak. Evde ne oynadığımızı çok hatırlamıyorum ama şey, birlikte zaman geçirirdik.

00:06:37 - Okul Hayatı

Play segment

Partial Transcript: Ya şöyle-- Hani bugüne kadar ben öyle bir okul örneği hiç görmedim. Çok ilginç bir okuldu. Bir kere Türkiye'de de örneği var mı bilmiyorum ama mesela tuvalet bahçede gömülüydü. Yani yerde bir demir kapı vardı. O demir kapı böyle kaldırılır aşağıya merdivenle inersiniz ve tuvalet oradaydı. Böyle büyük bir bahçesi vardı ama küçük bir okuldu. Okula, okulun müdürü babamın arkadaşıydı. Benim öğretmenim de okul müdürünün eşiydi. Şey olarak, hani ben ayrıcalıklı bir öğrenci gibi gittim okula. Hani çok hareketli olmama rağmen mesela hiç şey hatırlamıyorum, hiç okulda ceza aldığımı hatırlamıyorum. Gerçi başka çocukların da ceza aldığını hiç hatırlamıyorum yani şimdi bugün bakıyorum mesela hiç okulda büyük sınırlamalar altında yaşamadık biz ya da ben öyle yaşamadım. Başkalarının da yaşadığına aslında çok şahit olmadım yani toleransı daha yüksekti onun belki o dönemin eğitmenlerinin. Herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Çok keyifli bir okul dönemi geçtiğini söyleyebilirim ama ben çok zor okuma yazma öğrendim. Çünkü çok hareketliydim ve hiç hoşlanmadığım bir şeydi. Şeyden çok hoşlanmıyordum yani okumaktan çok hoşlanmıyordum. Babam her akşam bana yattığı zaman kitap okurdu. O şeyleri hatırlıyorum yani mesela 3.sınıfa gidiyordum hala Ayşegül serisi okuyordum hani böyle şeylere geçmemiştim. Daha üst seviye bir kitap okuma şeyine geçmemiştim çünkü şey yapmıyordum yani okulla alakalı şeylerden çok hazzetmiyordum. Belki o benim hayatımda daha sonraki dönemde girdi. Yani daha sonra zevk almaya başladığım bir süreç oldu, eğitim süreci ama ilkokulu giderken çok keyif aldığım bir şey değildi. Sadece benim için oyundu ilkokul.

00:08:27 - Babası Zeki Tekiner

Play segment

Partial Transcript: Saat olarak o çok ayrımında olduğum bir şey değil hani bir klasik "baba eve bu saatte gelir sabah bu saatte gider" gibi bir şey değildi. Çünkü mesai saati kavramı yoktu. O davalarına göre evden çıkardı veya gelirdi ama politik olarak çok yoğun bir dönem olduğu için onun da politik hayatı çok aktif olduğu için. Ben, hatırladığım babam masada hatırladığım yani yemek yerken hatırladığım, bana kitap okurken hatırladığım veya kendisi kitap okurken hatırladığım onun 00:09:00haricinde ya da birlikte oyun oynarken hatırladığım kişi. Hani evde çok zaman geçirir miydi? Hayır. Belki benim uyanık olduğum saatlerle onun yaşadığı saatler çok çakışmıyor da olabilir hani daha geç saatte yatardı mesela. Şeyi hatırlarım, gece kalktığımda onun kitap okurken görürdüm ben. Onu hatırlarım ama şey olarak hani şu saatte gider, bu saatte gelir gibi bir şey bilmiyorum.

Gelen giden hani çok olurdu. Akşam yemekte misafirlerin olduğu evet çok olurdu veya zaman zaman şehir dışından gelen misafirlerin evde ağırlandığı çok olurdu. Veya zaman zaman şehir dışından gelen misafirlerin evde ağırlandığı çok olurdu. Ama her gün ev çok kalabalıktı diye denemez.

00:09:48 - Evlerinin Bombalanışı

Play segment

Partial Transcript: Şöyle 80'e doğru gelirken süren, politik anlamda hatırlamıyorum tabii ki hani yaşanan şeyleri çok bilmiyorum. Çünkü benim çocukluğumda televizyon ben doğduğumda yoktu evde. Hani benim iletişim aracıyla daha doğrusu televizyon gibi bir araçla tanışmam herhalde 6 yaşında veya 5-6 yaşlarında oldu. Dolayısıyla ve o yaşlarda da hani belli saatlere kadar televizyon vardı ve haberler seyretme gibi bir şeyim yoktu en azından ya da ben anlamıyordum. Dolayısıyla Türkiye'de yaşanan şeylerle alakalı bir görüş söyleyemem o döneme ilişkin ama şu var hatırladığım şeyler nelerdi-- Evimiz bombalandı. Bombayı mesela işte bir dinamit şeyiyle bahçede ben buldum. Onunla alakalı sorgu süreci yaşandı.

Babamın sanırım ilk vurulmasından ki babam yanlış hatırlamıyorsam ocak ya da şubat ayında vuruldu. O ilk vurulmasından bir süre önceydi. Dolayısıyla--

79 yılının, 1979'un tahminimce kasım, aralık aylarıydı. Bahçede oynarken bulduğum bir dinamit vardı hani onu da sadece çizgi filmlerden biliyorum. Yani ne olduğunu oradan tahmin edebildiğim bir şeydi. Ha zararlı bir şey olarak da hiç düşünmedim onu. Sadece çizgi filmlerde gördüğümüz bir obje olarak algılayarak götürdüm. Onun bir dinamit olduğu anlaşılınca veya bir patlayıcı olduğu anlaşılınca işte polisler geldi hani sorgu sürecinde sanırım beni şey yapmaları engellendi yani ben orada böyle çok sıkıntılı bir süreç yaşadığımı hatırlamıyorum ama şey olarak bunun kimin tarafından atılmış olabileceği, ne şekilde bulunmuş olacağıyla alakalı ben ve benimle beraber olan yan komşumuzun kızıydı. İkimizle polislerin konuştuğunu hatırlıyorum.

00:11:44 - Zeki Tekiner'in Vurulma Anı

Play segment

Partial Transcript: Öyle bir süreçten geçti yani öyle 2 aylık bir süreç vardı. Ondan sonraki süreçte zaten babamın ilk vurulması söz konusu oldu. Orada akşam saatleriydi sanırım hava 00:12:00 karanlıktı diye hatırlıyorum. Bu evin dinamit atılmasından yaklaşık 2 ay sonraydı. 80 ocak ya da şubat. O gün hani bahsettiğim gibi bizim evde dış kapı, bahçe kapısı iple açılıyor. Akşam saatleriydi ve babam-- yemeği yerde yiyorduk. Yer masası kurulmuştu. Babam salata yapıyordu onu çok iyi hatırlıyorum. Kapı çalındığı zaman kapıyı ben açtım. Gelen kişi bir un fabrikasından geldiğini söyledi. Yanlış hatırlamıyorsam babamın davasına baktığı bir fabrikaydı orası. Oradan geldiklerini söylediler ben haber verdim. Aşağı indiğimde-- ya ben sadece şeyi hatırlıyorum, onun aşağı indiğini ve silah sesi hatırlıyorum. Sonra babam yukarı çıktığında kanlar akıyordu bacağından. Vitrin salonda bir vitrin vardı. Hatırladığım tek şey onun arkasına saklandığımdı. Sonra babam silahını aldı ve gitti. Ondan sonra o gün bacağından vurulmuştu. Bu hani ondan sonra ev zaten, hep o dönem çok kalabalık geçti. Yani o vurulma olayından -ocak ayında vurulduysa yaklaşık 5 aylık bir süreçti bu- babamın tedavi süreciydi, çok fazla gelen giden vardı yani o dönem evin işte sürekli işte insanla dolu olduğunu hatırladığım dönemi o dönemdir. O yaralanma olayında kasığından vuruldu. Öğrendiğimize göre şeyi anlamıştı, gelen kişilerin söyleyen kişi olmadığını yani o fabrikadan gelmediklerini anlamış ve adamların yanına yaklaşmamış. O, uzaktan ateş etmişler bir eğimden dolayı babam ateş yani hedef aldıkları 00:15:00noktadan değil kasığından vurulmuş. Ondan sonraki süreç işte babaannemlerin geldiği, halamların geldiği evde sürekli pansumanın yapıldığı, tedavinin yapıldığı ve belki de en çok politik konuşmalara veya politik gelişmelerin yaşandığına şahit olduğum dönem o dönemdi.

Hayır. Yakalanmadı. Yakalanmadı gene sonradan öğrendiğimize göre dava dosyalarından sanırım aynı kişiymiş yani babamın daha sonra haziran ayında öldürüldüğünde vuran kişilerle onların aynı kişiler olduğu yönünde bir şeyler var ama yüzde yüz onlardı diye bir bilgim yok benim.

00:15:40 - Annesinin Zor Günleri, Tedbirler

Play segment

Partial Transcript: Çok çalışıyor muydu hatırlamıyorum yani muhakkak çalışıyordur hani gidip geliyordur davalara ama şey olarak ben çok hatırlamıyorum hani işe gitti geldi. Dediğim gibi mesai saatiyle çalışan bir insan olmadığı için şey olarak bilmiyorum. İşe mi gitti başka bir yere mi gitti geldiye çok net olarak bilmiyorum.

Hatırlıyorum. Annemin o vurulma dönemi çok zor geçirdiği bir dönemdi onun da. Bir kere hani inanılmaz kalabalık bir ev. Sobalı bir ev, 3 katlı bir ev ve yöresel gelenekler göz önünde bulundurulduğu zaman bir ev sahibi aynı zamanda. Sürekli gelen gidenle ilgilenmek ve çok yorulduğu bir dönem hatırlıyorum annemin. Belki babamın ailesiyle arasındaki gerginliklerden dolayı onların varlığı da onu ayrı olarak yoruyordu. Öyle düşünüyorum. Çünkü şey, hani şeyleri hatırlıyorum aralarındaki birtakım gerginlikler olduğunu. Çünkü annem o işleri, bütün işleri tek başına kendisi yapıyordu. Dolayısıyla şeyi hatırlıyorum yani onun için çok zor bir süreç olduğunu hatırlıyorum o dönemin. Arkadaşlarından duyduğumuz.

Birlikte gittikleri yerde mesela restoranda arkasını hep duvara dönük oturması. Çünkü onunla ilgili onu hep uyarmışlar. Hep söylendiğine göre daha önce babam tehdit mektupları almış, dolayısıyla aslında o ilk vurulma olayı belki büyük bir uyarıydı veya belki de gerçek anlamda öldürmeye teşebbüstü ama gerçekleşmedi. Nihayetinde o tehlikenin farkındaydı ama yapılabilecek yani normal hayatında muhakkak ki daha tedbirli davranıyordu ama hani bu da sınırlıydı nihayetinde kendinizi eve kapatamıyorsunuz ve o süreçte ben onla beraber dışarda olmadığım için yani hayatında ne gibi tedbirler aldığını bilmiyorum. Ama aldığı yönünde bilgiler var.

00:17:43 - Babası Zeki Tekiner'in Ölüm Haberi

Play segment

Partial Transcript: Hatırladığım aslında şu şekilde yani ben o gün evden çıkması, gelmesi, annemin birtakım hatırladıkları var ama ben onları hatırlamıyorum. Hatırladığım tek şey dedem gelmişti. Annemin babası gelmişti Nevşehir'e Ankara'dan. Babamla alakalı alışveriş yapmaya gidecekti onu çok iyi hatırlıyorum. Annem bizi yıkıyordu. Ben banyodan 00:18:00 çıkmıştım. Banyodan çıktığım zaman bir komşunun geldiğini hatırlıyorum. O sadece şey dedi "bir avukat vurulmuş Zeki Bey evde mi?" diye sorduğunu hatırlıyorum. Sonra-- Ya ondan sonraki her şey zaten şok hızlı gelişti. O süreci hiç hatırlamıyorum yani hani o soruyu hatırlıyorum. Ondan sonraki hatırladığım tek şey beni bir komşunun evine gönderdikleri, sanırım bana söylemek istemediler. Ben haberlerden öğrendim.

Haberlerde Nevşehir'de yaşanan olayları anlatıyordu. İşte "Nevşehir'de şöyle şöyle olaylar gelişti işte Avukat Zeki Tekiner öldürüldü" şeyini haberlerde duyduğumu hatırlıyorum. Ama sanırım bende ölüm kavramı yoktu o zaman yani üzüldüğümü hatırlamıyorum mesela hiç üzüntü yaşadığımı hatırlamıyorum. Sadece ne olduğunu anlayamadığım bir duyguydu benim için. Hani bir ölüm üzüntüsü değildi ama bu. Ama ondan sonraki süreç zaten şey geçti, yani toparlanma faslı, evde sürekli kuran okunmasını hatırlıyorum ve beni olabildiğince evden uzak tuttuklarını hatırlıyorum. Ondan sonra da zaten hatırladığım tek şey işte cenaze namazını hatırlıyorum, orada ateş açıldı çünkü camide. Kurşunlu caminin orayı hatırlıyorum ama çok ilginç mesela sanki bir başkasının cenazesi gibi. Ben şey caminin dışında çünkü orada çocuklar ve şeyler, kadınlar cenaze namazına katılmazlar. Caminin dışından içeriye baktığımı hatırlıyorum ama şeyi hatırlamıyorum yani orada biz yoktuk yani ailecek biz o cenaze namazında yoktuk veya onun dışındaki şeylerde yoktuk. Onu hatırlamıyorum ona ilişkin bir şey. Ama şey yapılırken, cenaze namazı kılınırken dışarıdan seyrediyordum birisinin beni alıp eve götürdüğünü hatırlıyorum. Herhalde o dönem ateş açılma dönemi olabilir diye düşünüyorum veya hani sıkıntılı bir şey yaşanıyordu ki beni birisi alıp eve götürdüğünü hatırlıyorum. Ondan sonraki zaten tek hatırladığım şey Ankara'ya dönme sürecimizdi. Arabada hatırlıyorum kendimi bir tek dönerken.

Bu yüzyılın davranış tarzı yani 1900'lü yılların davranış tarzı değil belki. Hani çocuğa bir ölümü anlatmak gibi kimsenin derdinin kaygısının olduğunu sanmıyorum. Hani hayatın doğal bir şeyi olarak yaşandığı için doğal karşılanması beklenen bir durumdu belki de. O 00:21:00yüzden de kimsenin herhangi bir şekilde hani ölümü anlattığını da hatırlamıyorum, olanları anlattığını da hatırlamıyorum. Kimsenin belki de onu anlatacak hali yoktu belki de öyle bir durumdu.

Aylin çok, ikisi de çok küçüktü gerçi. Ya muhtemelen hani birileri onlarla sadece ilgilenmiştir. Yoksa şey hani gerçekten ev kıyamet günü gibiydi çünkü.

00:21:28 - Babası ile Son Yolculuk, Babaannesinin Evine Gidiş

Play segment

Partial Transcript: Hatırlıyorum o günü. Arabada hatırlıyorum kendimi çünkü babamın cenazesi önde gidiyordu. Bana ilginç bir şekilde hala insanlar hani onun önde gittiğini söylüyorlardı hani ölmemiş gibi bir davranmaktı belki yaptıkları. Ama şey olarak yani önde arabada gittiklerini söylüyorlardı oradan zaten Ankara'ya geldiğimizi hatırlıyorum ama yol boyu çok konuşma, bir şey, herhangi bir konuşma olmadığını düşünüyorum.

Buradan taşınıyoruz buradan gidiyoruz gibi bir şey çok böyle hissettiğimi sanmıyorum. Hani gitme diye, önde giden babamdı, onun öldüğünü biliyordum ve herkes ölmedi gibi davransa da. Çünkü onu ben duymuştum yani hem haberlerde duymuştum hem de sokaktaki çocuklar söylüyorlardı. Hani kendi aralarında babası ölmüş diyorlardı. Ama biz gelene kadar insanlar sanki hani öyle bir şey olmamış gibi davranıyorlardı. Büyükler en azından.

Çok net bir hissimin olduğunu sanmıyorum yani bu dediğim gibi ölüm duygusuyla alakalı çok bir kanaatiniz olmayınca hani kaybetme duygusu, o sonradan oluşuyor çünkü, bu sadece şey kötü bir şey olduğunu hissediyorsunuz çünkü insanlar üzgün. Ama şey olarak bilmiyorsunuz hani ölümün ne olduğunu bilmiyorsunuz aslında ya böyle bir duygu yoktu o güne kadar bende.

Babaannemin evine gittik, evet hatırlıyorum. Kurtuluş'taki evine gittik babaannemin. Ya da dedeme geldik. Orayı da çok net hatırlamıyorum aslında. Şeyi hatırlıyorum annemlerin beni bıraktıklarını yani ailemin artık annemle beraber yani babaannemin evinde olduğum dönemi hatırlıyorum. Benim açımdan çok zor bir dönemdi çünkü sanırım babaannemle yaşamak istemiyordum. Yani onun olmakla mutlu değildim. Kurtuluş'taydı evi. Orada çünkü babaannemle ikimiz yalnızdık öyle hatırlıyorum. Annemler galiba Nevşehir'e gidip işlemleri yapmak işte evi toparlamak, o tür şeyler çünkü daha sonraya kaldı. Ankara'daki cenazeden sonraya kaldı. Bu süreçte 00:24:00ben dediğim gibi babaannemin evinde kaldım. Onun şeyini hatırlıyorum beni alışverişe götürdüğünü hatırlıyorum. Onunla kahvaltı ettiğimizi hatırlıyorum. Hani sanırım ona yani yaşlı kadın olarak beni memnun etmek için elinden geleni yapıyordu galiba ama çok sevgisini gösteren bir kadın değildi ve ben onu, onun yanında kendimi çok rahat hissetmiyordum.

Çok konuştuğumuzu zannetmiyorum yani bir tek hani annemle aralarında sıkıntılar yaşandığı için annemle alakalı konuşmaları beni daha irrite ediyordu kuvvetle muhtemel yani onun yanındaki huzursuzluğumun sebebi herhalde oydu. Hani bana kötü herhangi hiçbir davranışı olmadı ama hani annenizin aleyhinde bir şeyler konuşulduğu zaman hoşunuza gitmiyordu nihayetinde. Benim de öyle oldu.

O hissi hatırlıyorum ama kelimeleri tam net olarak hatırlamıyorum yani neler söylediğini hatırlamıyorum ama bende bıraktığı o hissi hatırlıyorum.

00:25:05 - Cenaze Töreni ve Sonrası

Play segment

Partial Transcript: Herhalde 1 ay 2 ay kaldım. Haziran ayında babam öldü. 17 Haziran'da Nevşehir'de. 18 Haziran'da Nevşehir'de tören yapıldı. Sanırım 19 ya da 20'sinde Ankara'da cenaze töreni yapıldı. Katıldım evet. O gün çok kalabalıktı onu çok iyi hatırlıyorum. Mecliste tören yapıldı. Önce yani anlatılan şeylerle hatırladıklarım bazen o hatırladığım diye düşündüğüm şeyler belki anlatılanlardan esinlenerek düşündüğüm şeyler ama o kalabalığı çok iyi hatırlıyorum. Meclis törenini hatırlıyorum. Mecliste işte cenaze, tabut kondu işte yanında askerler vardı. Ondan sonra meclisten töreninden sonra cenaze alındı ve kortej kurulmuştu, çok büyük bir kortejdi. Çok uzun sürdü çünkü şeye gitmemiz, mezarlığa gitmemiz. Şeyden, meclis CHP Genel Merkezi arasındaki mesafe şeye göre hani çok yakın değildir aslında. Oradan cenazenin kalkma yani defnedileceği Cebesi Mezarlığı'na kadar tamamen kortej vardı. Biz insanlar el ele tutuşmuştu iki taraftan biz aradan arabayla geçtiğimizi hatırlıyorum. Ama ondan sonra cenazenin nasıl defnedildiğini hatırlamıyorum. Herhalde bizi oraya götürmediler diye düşünüyorum.

Cenazeden sonra hiç hatırlamıyorum yani herhalde babaanneme gitmişizdir. Babaanneme gitmişizdir diye düşünüyorum.

Öyle tahmin ediyorum ki okulların açıldığı dönem oldu. Eylül ayı oldu. Yani çünkü hepimizin, ben-- dedemlerin yanına geldik çünkü tekrardan. Annemin babasının evine geldik. Ben orada okula, okul başlamıştı çünkü. Gazi İlkokulu. Ankara'da Gazi Mahallesi'ndeydi okul. Dedemin evine geldik. 00:27:00Dedemin evinde teyzemin çocukları da vardı. Biz işte 5 çocuk, annem. Teyzemle enişten o yıl Almanya'dan dönüş yaptılar. Onlar da geldiler. Dedemin evinde hepimiz birlikte yaşamaya başladık.

Orası tek katlı, bahçe içerisinde bir evdi. Küçük bir evdi. Odaları, 2 oda 1 salondu ev. Odalardan bir tanesine teyzemin Almanya'dan gelen eşyaları kondu. Çünkü onlar da ev, kendi evlerine yerleşmeleri için bir zamana ihtiyaçları vardı. Aynı zamanda teyzemin kızıyla biz aynı okula gidiyorduk. Yani öğrenciydik hepimiz. Okullar başladığı için herkes aynı evde yaşamak zorundaydık. 10 kişiydik. Aynı evde işte 1 oda 1 salon evde 10 kişi yaşadık. Bahçe içerisinde güzel ve çok sevimli bir evdi orası daha sonraki dönemde zaten yaklaşık herhalde 1 yıl içerisinde o bahçenin arka tarafında bize bir ev yapıldı. Biz oraya gitmiştik. Teyzemle eniştem kendi evlerine gittiler. Böyle bir düzen kuruldu.

00:28:11 - Ankara'da Okula Başlayış

Play segment

Partial Transcript: Ben herhalde öğrenciliğimi Ankara'ya geldikten sonra hissettim yani ben öğrenci olduğumu Ankara'dan önce hiç hissetmedim. Yani hiç çünkü öğrenci gibi yaşamadım. Hiç ödev yaptığımı hatırlamıyorum Nevşehir'de. Yani benim açımdan ilkokul 4.sınıfın ortalarına kadar ben öğrenci değildim yani babamın ölümünden sonra benim için aslında öğrencilik başladı diyebilirim. Belki de o dönem herkes mi öyleydi çok bilmiyorum ama okul hemen evin karşısındaydı. Güzel bir okuldu orası. Sevimli bir okuldu. Orada hani ben çok geç başlamama rağmen hiç kendimi başarısız hissetmedim yani. Hep de başarılı bir öğrenciydim. 4.sınıfta mesela çok başarılıydım. Hani altta hiç hatırlamıyorum hayatımda hiç ders çalıştığımı o güne kadar ama herhalde çabuk öğrenmeye başladım o günden sonra. Hiçbir sıkıntı yaşamadım öğrencilik anlamında. Bir tek şeyde hani o zamanda hala aynı sıkıntıyı yaşarım. Hani ilkokul dönemi olduğu için anneniz ve babanızla alakalı çok soru olur. O zaman da sorulurdu ve benim için o hep zor bir soruydu. Hala da öyledir.

Ya sanırım sadece öldü diyordum. İlginç bir şekilde şey zannediyorlardı herhalde yani babanızın olmadığı zaman muhtaç olacağız yönünde bir şeyler vardı. Çünkü şeyi hatırlarım, ben ilkokuldayken böyle herkes kullanmadığı eşyaları okula getirirdi ve yoksul öğrencilere dağıtılırdı bana sürekli bir torba verilirdi. Ertesi gün annem o torbayı geri gönderirdi. Hani o mesela babasız olmanızın sonucudur.


00:30:07 - Duygular

Play segment

Partial Transcript: Duygularımı hiç konuşmayı sevmedim. Hala da sevmiyorum. Ama şey olarak hani yaşanan olaylarla alakalı ortaokul döneminde politikaya ilgi duymaya başladıktan sonra irdelemek, konuşmak, evet oldu. Ama bizim ailemizde babamın ölümü hep trafik kazası gibi yaşandı. Yani yaşandı derken böyle olayın başlangıcı öyle olmadı ama ondan sonraki süreçte yani biz Ankara'ya geldikten sonra sanki babamı bir trafik kazasında kaybetmişiz gibi üstüne belki konuşulmadı. Hani bu konular yok sayıldı. Üstünde konuşmadan geçtik aslında biz bu dönemi. Çok konuşmak da istenmedi sanırım. Hani biz de belki merak edip sormadık tabii. Çünkü o dönemi yaşadığım için ben, ben merak ettiğim sorduğumu hiç hatırlamıyorum mesela. Niyeyi hiç sormadım. Sanki bu doğal bir süreçti. Böyle yaşanması gerekiyordu ve yaşandı olarak geçti benim için. Ama niye sorusu hiç gelmedi. Bu çok daha sonraları oldu.

00:31:16 - İlk Gençlik ve Aileyle Çatışmalar

Play segment

Partial Transcript: Sanırım işte ortaokul yıllarında yani orta 2, orta 3 dönemiydi. Niyeyi gene sormadım. O kendi içimde sorduğum bir soru. Ama niye'nin cevabını aramaya başlıyorsunuz çünkü aslında yani babanızın dünya görüşüyle çok farklı bir dünya görüşüne sahip bir evde büyümeye başladım ben. Dedem daha sağda duran bir adamdı, sağ görüşlü bir adamdı. Ama koruma güdüsü de çok yüksek bir insandı. Dedemle çatışmalar yani orada sanırım ben şey hissettim hep, onların babamla farklılıklarını ona karşı olmaları olarak algıladım sanırım. O yüzden de belki daha fazla çatışma yaşadım dedemle yani normal, hani ergenlik döneminde yaşanan çatışmaların haricinde onların babama muhalif olduğu düşüncesini taşıyordum sanırım. O aramızdaki hem çatışmayı arttırıyordu hem de benim siyasi olarak eğilimimi belirliyordu. Yani ben onların o tepkilerinden dolayı daha fazla okuyordum daha fazla o görüşteki insanlarla zaman geçirmeyi seviyordum ve zamanla-- Ha şunu anladım, o olay dedemlerin ya da annemin ailesinin olayı ona muhalif olma olayı değildi. Hayata bambaşka yerden bakıyorlardı ama ben o dönem ona öyle bak-- algılayamıyordum. Yani 00:33:00onlar gerçekten öyle hissettikleri için, öyle düşündükleri için öyle davranıyorlardı yani en basit örneği, onların babama bakış açıları çok ekonomik yönden hep baktıklarını gördüm yani onlar onu onu "yaptı yapmadı" olarak algıladıkları bir baba vardı ortada veya kendilerine yapılan veya yapılmayan şeyler veya annem için yapılan ya da yapılmayan şeyler olarak algıladıkları bir insan vardı onların karşısında. Ha bu sizi yaralıyor. Yaraladığı zaman siz durumu şöyle algılıyorsunuz onun dünya görüşüne de karşı oldukları için böyle yaptıklarını zannediyorsunuz. Sonra anlıyorsunuz ki aslında bu insanlar böyle yani böyle düşündükleri böyle hissettikleri için öyle davranmışlar. Ama belki benim onlarla yaşadığım bütün bu çatışmaların arkasındaki şey o baba imajının korunma hissiydi sanırım.

Daha çok yaşam tarzlarımızla alakalıydı. Ben okumak istediğim-- ben okurdum. Bundan çok memnun olmadıklarını hissediyordum çünkü onların istediği tarzda değildi. Onların bir öğrenciden bekledikleri şey ders çalışmasıydı sadece. Benim içinse ders çalışmaktan önce geliyordu kitap okuma isteği. Ha hiçbir zaman notlarım kötü olmadı ben her zaman çok başarılı oldum ama bu bir şekilde onlar da bir rahatsızlık uyandırıyordu. Sanırım benle alakalı kaygı duyuyorlardır. Yani illaki fark ediyorlardır okuduklarınızdan ve kendi içlerinde birtakım kaygılar hissetmelerini şu anda daha doğal görüyorum zaten. Muhtemelen benimle ilgili kaygılanıyorlardı. Herhangi bir siyasi uç bir eğilime gidebileceğim, üye olabileceğim, bir şey yapabileceğim herhalde bu konuda kaygıları vardı. Ondan dolayı birtakım memnuniyetsizlikleri vardı. Ama en önemli aramızdaki çatışmalar yaşam koşullarımızla alakalıydı hani benim çok doğal bir hak olarak gördüğüm şeyler onlar açısından çok kısıtlanması gereken şeylerdi. Ben hayatım boyunca mesela Nevşehir gibi bir yerde hani Anadolu'da daha küçük bir ilde hiç hayatımda kız ya da erkek ayrımı duymadım ben büyürken o yaşıma kadar. Ama şeye geldikten sonra, Ankara'ya geldikten sonra bir arkadaşın cinsiyetinin önemli olduğunu öğrendim. Hani bunla alakalı kısıtlamalar şeydi dedemin dünya görüşüyle veya teyzemin dünya görüşüyle alakalıydı. Orada benim yaşadığım, bana göre son derece standart ve normal bir yaşam onlar için ahlaki değerlerden yoksun bir yaşamdı belki. Belki değil öyleydi. Bu yüzden de sanırım şey, bu konuda çok çatışma yaşadık yani benim bütün ortaokul ve lise yıllarım-- ben 00:36:00spor yapıyordum mesela nefret ediyorlardı bundan çünkü benim evde olmamı istiyorlardı yani onların istedikleri yaşam tarzı işte sabah okula git, okuldan direkt eve gel ve kız ya da erkek herhangi bir arkadaşın olmasın. Aslında arzu ettikleri yaşam buydu. Hiç öyle yaşamadım. Hep istediğim gibi yaşamadım bir şekilde. Ama tabii bu hep bir çatışmayı beraberinde getirdi. Yani aramızda hep bir mücadele vardı, hep kırıcı sözler vardı. Hep onlar tarafından-- Bir yerde de şey vardı belki de hani annemin idare etmek zorunda olduğu olaylar oldu yani annem hep arada kalarak işte idare etmeye çalıştı veya zaman zaman onlardan yana tavır sergiledi, zaman zaman benle, benden yana tavır sergiledi ve bir şekilde dengeyi kurmaya sağ, çalıştı. Ama şey olarak baktığım zaman hani ortaokul ve lise yılları çok mücadeleyle geçmesine rağmen ben hep istediklerimi yaptım sanırım. Hani ona engel olmadı-- olamadılar yani hep olmak istediler ama kimse ona engel olamadı ben istediğim gibi yaşadım sanırım o dönemi.

00:37:12 - Politikleşme Süreci

Play segment

Partial Transcript: Çaba derken şöyle mesela o dönem Deniz Gezmiş'le tanıştım. Herhalde orta 2'ye gidiyordum işte Castro'yla tanıştım. Siyasi kitaplar okumaya başladım ve okulda siyasi görüşü olan insanlarla daha yakınlaştım. Yani aslında biz 80 sonrası kuşağız yani 80 sonrası yaşadığımız için bütün ailelerde aşağı yukarı aynı kaygılar ve korkular olduğu için bu çok konuşulan bir konu değildi. Arada derede ufak laflardan birbirimizi anladığımız veya mesajlar vererek hissettiğimiz aldığımız ufak tüyolarla "o da bana yakın olabilir" veya "hayır o benden uzak" diye düşündüğüm kişiler öyle oluştu. Ha o yakın diye düşündüğünüz insanlarla bu sefer daha fazla yakınlaşıyorsunuz. Kitaplar konuşmaya başlıyorsunuz. Aslında çok altı sağlam bir şeyler değil bunlar yani bir görüş falan yok ortada. Sadece o konuyu konuşmayı seviyorsunuz. Konuşmayı sevdiğiniz için de-- ve kendinizi iyi hissediyorsunuz. Yani bir konuda bilgi sahibi gibi hissediyorsunuz ne kadar altı boş olursa olsun. Ama çok şey bugün o döneme baktığım zaman ve o insanlarla paylaştığımız konulara baktığım zaman aslında çok temiz, çok bilgiye değil ama çok temiz duygulara dayalı dünya görüşlerinin karşılıklı konuşulması ve bu bana çok iyi geliyordu. Bu süreç ne zamana kadar böyle gitti? Sanırım ben liseyi bitirene kadar böyle gitti yani ama dediğim gibi o süreçte hep şey 00:39:00çatışması yaşadık biz yani siyasi kitap okumak ailede bir sorundu çünkü sizin ne yapabileceğinizle alakalı onların kafada sorular vardı ya da soru işaretleri vardı.

00:39:15 - Yaşananları İrdeleme Süreci, Dava Sürecine Dair Sonradan Gelişen Merakı

Play segment

Partial Transcript: Belki hep biliyordum. Yani nasıl öldürüldüğü derken ben öldürüldüğünü biliyordum ama olayın nasıl olduğunu çok yıllar sonra. Çünkü hani bu evde konuşulurken sorabileceğiniz kimsenin yok yani o konuda evde konuşulan veya rutin olarak konuşulan bir şey değildi bu. Zaman zaman ya öldürme olayı hemen hemen hiç konuşulmadı zaten. Annemin hep anlattığı şey babamın hani iyi bir insan olduğu işte çok sevildiği. O tür şeylerdi. Ben babamın öldüğü yıldan sonra hemen hemen her yaz Nevşehir'de geçirdim yaz tatillerimi. Dayım orada. Annemin dayısı oradaydı. Onun yanında geçirdim. Orada zaten insanların onu çok sevdiğini hep hissettim yani insanlar hep ondan sevgiyle bahsederdi. Ama bizim evimizde babam çok konuşulan bir konu değildi yani özellikle ne şekilde öldürüldüğü de çok konuşulan bir konu değildi. Belki gerçekten tüm olanları anlamamız Aylin'in belgesel çalışmasına başlamasıyla oldu. Çok yeni bir şeyden bahsediyoruz yani 30'lu yaşlarımdaydım.

Ya bu öyle hani birden yeni öğrendiğiniz bir şey ve onun yarattığı bir his gibi bir şey değil. Bu zaten kısım kısım öğrendiğiniz, yavaş yavaş öğrendiğiniz ve sizde ekstra bir şaşkınlık yaşatan bir şeyin olduğu bir dönem değil aslında. Hani yarattığı şeyler tabii ki var hani o belgeselde şaşkınlık belki hiç yok ama hani yeni bir bilgi sizin için evet var. Ama dediğim gibi bu süreç çok yavaş ilerleyen bir süreçti yani "hiçbir şey yoktu, birden hepsini öğrendik ve şok olduk." Hiç öyle yaşanmadı. Bu kısım kısım kısım kısım öğrenile öğrenile gelen bir şeydi zaten. Yani ben babamın bir bakkal dükkanında öldürüldüğünü biliyordum. Vuran kişilerin kaçtığını biliyordum ama beni mesela en çok kendimde sorduğum soru "ben hiç dava sürecini takip etmedim." O kadar garipsiyorum ki bugün bunu. Hani insan merak etmez mi ne oldu bu adamlara diye. Hiç etmemişim. Bu çok ağır bir şey yani bu aslında en yakın takip etmemiz gerekendi belki ama hiç yaşanmamış gibi bırakmışız biz onu orada. Yani olay oldu bitti. Belki de bilmiyordum hani bir dava süreci oldu 00:42:00olmadı. Belki hiç onu-- Hiç kafamda böyle bir şey yok. Yani ne zamana kadar-- Yıllar geçene kadar yok. Hani bu insanlar ne oldu? Bunlar ceza aldı mı almadı mı? Hiç sorgulamamışım. Bunu 30 yaşımdan sonra öğrendim ya bu çok ilginç bir şey mesela bu.

Kızgınlık değil ama şey yani nasıl oluru hep merak eden, neden bunu yapmadığımı hep merak ettim. Hani bundan dolayı kendime karşı veya herhangi birine karşı bir öfkem yok yani bir kızgınlığım yok ama hani çok ilginç geliyor çünkü hani bu kadar birtakım şeyleri sorgularken o olayı yokmuş varsaymakmış gibi geliyor bana. Sanırım biz öyle yaşadık yani ya da ben öyle yaşadım. O münferit bir olaydı. Oldu ve bitti. Onun hani bir öncesi veya sonrası yoktu belki. Ben öyle yaşadım yani şeyi fark etmedim hiç. Sonrası sürecini merak edip sormadığımı fark ettim sonraki yıllarda. Hani hani dedim ya babam trafik kazasında kaybedilmiş gibiydi belki benim için de öyleydi hani birtakım şeyleri biliyorsun ama duygu yönünden baktığınız zaman olayı orada ben bitirmişim yani sonrasıyla alakalı bir şey hissetmemişim veya hiç sorgulamamışım. Öyle bir şey yaşanmamış varsaymışım. Yıllar geçtikten sonra mesela "bu insanlara ne oldu ve bu adamlar nerede, ne ceza aldıyı" belgeselle o çalışma yapılırken öğrendim. Hiç sormamışım o soruyu kendime veya herhangi birine.

Yo, bizim ailemizde bu konu kendi aramızda çok konuşulan bir şey değildi.

00:43:47 - Duygularla Baş Edebilmek

Play segment

Partial Transcript: A çok mutlu oldum tabii ki yani şöyle çok mutlu oldum, yapılması gereken belki çok geç kalınmış bir şeydi. Benim hiç düşünmediğim veya hiç o tarafında yer almadığım bir şeydi. Ama baktığım zaman mesela o benim yapabileceğim bir şey değildi. Çünkü ben olayı-- Aylin şeyi çok iyi yapabiliyor, dışardan bir göz olarak çok iyi bakabiliyor ya da onu bir şekilde başarabiliyor diyeyim. Çok kolay olduğunu zannetmiyorum onun için de ama ben bu konuyu konuşmayı sevmiyorum yani bu şu anki hissimi sevmiyorum. Bu hissi sevmediğim için--kendimi, tutamıyorum mesela sürekli ağlıyorum. Bu histen hoşlanmıyorum yani engel de olamıyorum. O yüzden çok benim yapabileceğim bir şey değildi yani Aylin süreci çok doğru yönetebildi. Çok zorlandığına eminim yani asla onun için de çok kolay olmamıştır ama benlik bir şey 00:45:00 değil o. Yani ben mesela o kayıtları seyretmekten de çok hoşlanmıyorum. Onun işte röportaj görüntüleri var. Ben her seferinde şey çok ağır çıkıyorum o işten. O yüzden de çok yeltenmiyorum o işlere.

Hayır. Yok olmadı. Yani zaman zaman bizim ailenin hani ben nasıl olmuş da ben bunca yıl bunu sorgulamamışım diye kendime hani bu düşüncemi onunla paylaştım ama neden olabileceğine yönelik bunu irdelemedik, hayır. Ama hepimiz bunun farkındayız yani bu kaçtığımız bir konu belki de.

Ya ben şeyden, dediğim gibi ben çok evet, çok mutlu oluyorum ama ben hani ben babasıyla gurur duyan bir insanım ama ben çok da sevenim. O beni çok yaralıyor. Yani mesela Aylin'le Bülent'te daha çok şey vardır, gurur vardır. Ama onlardaki şey bu kadar yoğun mu bilmiyorum. Hani onlar tanımadıkları için söylüyorum bunu. Ben bu kaybetmişlik hissini sanırım sonra çok yoğun hissettim. Hala da öyle hissediyorum. Ama dediğim gibi biz kendi aramızda çok şey yapıyoruz hala daha evet, konuşuyoruz ama bilgi paylaşım şeklinde konuşuyoruz, duygu paylaşımı olarak değil aramızdaki şeyler çok fazla gene de.

00:46:34 - Failler

Play segment

Partial Transcript: Babamın öldürülme olayında 2 kişi var, bir de azmettirici var. Zaten o 2 kişi bir tanesi şu anda hala İzmir'de yaşıyor. Bir süre cezaevinde kaldıktan sonra çıktı. Diğeri Belçika'ya kaçmış. Yanlış hatırlamıyorsam 3-4 sene önce Türkiye'ye geri döndü. Azmettiren kişiyse hemen hemen hiçbir ceza almadı diyebilirim. O da bir iş adamı olarak hayatını sürdürüyor gibi.

Yani sanırım "nasıl yapabildin" derim. Yani o nefreti anlayamıyorum. Hani ben bugün mesela ben o insanların bana bu kadar zarar vermelerine rağmen yapamam. O yüzden nasıl yapabildiklerini sorarım herhalde yani nasıl içleri el verdi ve o, o tetiğe nasıl basabildi.

Sanırım hiçbir şey. Yani burada içinizin soğuyacağı bir şey olduğunu düşünmüyorum ben. Benim hani öyle bir derdim de yok hani içim soğusun diye bir derdim de yok. Adalet arayışı dediğimiz şey evet yani adalet 00:48:00arayışı sizi benim beynen "evet bu olması gereken şeydir" noktasına getirir ama asla içim soğumaz. Yani bu insanlar hak ettikleri cezayı çekselerdi bugüne kadar hapiste yatsalardı içim soğur muydu? Hayır, soğumazdı. Çünkü hiçbir şeyi geri getirmiyor. Siz sadece yaşadıklarınızla kalıyorsunuz. Dolayısıyla burada bir iç soğuması olacağını düşünmüyorum ben.

00:48:34 - Zeki Tekiner'in Hatırasını Yaşatma

Play segment

Partial Transcript: Deniz'e babamı anlatıyorum olabildiğince. Çünkü şey istiyorum hani dedesini tanısın istiyorum. Ha şey anlamında değil, insan olarak tanımak tabii ki çok önemli bir şey. Tabii ki o dedesidir onu tanıyacaktır ama bir, her şeyden önce şey istiyorum, dünya görüşüne illa benim gibi düşünmek zorunda değil ama herhangi bir şekilde bir dünya görüşü olması lazım. Buna inanıyorum. O yüzden de babamın ona iyi bir referans olabileceğine inanıyorum. Çünkü dünya görüşünden ziyade insan olarak çok iyi bir referans ve dedesiyle beraber, dedesini tanıdıkça onun bu işten çok karlı çıkacağını düşünüyorum insan olarak. Yani iyi insan olmayla alakalı çok şey öğrenecek. İyi bir örneği olacak. En azından insanların bu ülkede neler için ne bedeller ödediğini birazcık görecek ve bu Deniz'in hayatının her aşamasında ona faydası olacak bir şey. O yüzden dedesini iyi tanısın istiyorum. Benzesin çok istiyorum yani çok temiz bir çocuk o. Umarım benzer.

00:50:00 - Belleğinde Zeki Tekiner ve Üç Tavşan Hikayesi

Play segment

Partial Transcript: Benim için babam hani her şeyden öte gerçekten sevgi. Şeyi çok fazlaydı yani ben şeyi çok iyi hatırlarım, ben çocuktum ki o dönemlerde hiç kimse çocuklara hani bırakın değer vermeyi, iletişim dahi kurmazlarken o çok farklıydı. Sadece benle değil hani o işten gelirken sokaktaki bütün çocuklarla şey yapardı, iletişim kurardı. Hepsiyle yetişkin insan gibi konuşurdu. Bu çok kıymetli bir şey. Bunu şimdi çok iyi anlıyorum. Ben babamı gerçekten sevgi olarak tanımlıyorum hani onun sevgi sunmadığı bir şey yoktu sanki. Çok hoşgörülü çok toleranslı bir insandı ve çok eğlenceli bir insandı, çok keyifli bir insandı yani mesela inanılmaz hikayeler anlatırdı. Onun bana anlattığı hikayeleri yıllarca hep aklımda tutmaya çalıştım. Yani şeyleri çok iyiydi, o eğlenerek dinlediğiniz bir insandı yani bir yetişkin-- bugün bile insanlar çocuklarına, ben aynısı yapabiliyor muyum bilmiyorum. Yani benim çocuğum benle bu kadar keyif aldımıyı bilmiyorum ama ben onla zaman geçirirken çok çok fazla zaman geçirmedim ama geçirdiğim her zaman ya bana bir şey okurken ya da bana bir şey anlatırkendi. Daha çok anlatırkendi çünkü dediğim gibi ben okumaktan çok keyif almıyordum ama anlattığı şeyler inanılmaz keyifliydi ve o sevgisini çok net hissedebileceği bir insandı. Herkese karşı öyle. Öyle olduğu için de birçok insan ondan hep sevgiyle bahsettiği için bu size çok mutluluk veren bir şey. Yani seviliyor olması inanılmaz bir şey ve bunu sadece çocuklar veya şey değil. Ben Nevşehir'e gittiğim zaman farklı şehirlerdeki insanlarda dahi bunu gördüm çünkü insanlar buna kıymet vermeyi biliyorlar. Yani dünya görüşleri çok farklı bile olsa insanlar düzgün davranan, kendilerine iyi davranan ve sevgisini gösteren ve hoşgörülü davranan insanlar anlayabiliyor bunu gördüm. O yüzden mesela o vuran insanların nasıl sorusunu o yüzden sorardım. "Nasıl bastı ona?" Yani bu kadar hoşgörülü, bu kadar her görüşte insana karşı sevecen bir insana bu nasıl yapılabilir o yüzden algılayamıyorum bir türlü.

3 tavşan hikayesi var. Tavşanlar kendilerine kışın bir ev yapıyorlar. Yaptıkları evde kurt gelecek onları yiyecek işte ondan korkuyorlar. Yaz boyu çalışıyorlar işte onu o kadar detaylı anlatırdı ki işte kimisi evi kurması için demirini almış, kimisi tuğlasını getirmiş, kimisi çimentosunu almış. Hani şey böyle sanki mimarsınız gibi detaylı olarak işte evin temelini nasıl kazdılar, oraya nasıl temel attılar, nasıl demirlerini çıktılar ondan dolayı ne kadar işte bu tavşanlardan bir tanesinin evi, bu çalışkan tavşan. Onun evinin ne kadar--çok güçlü bir ev yapıyor. Bir diğer tavşan işte nispeten daha az dayanıklı yapıyor. İşte üçüncüsü de çöpten toplama işte çöplerden, odunlardan. Kendisine korunaklı bir yer yapmıyor. Kış geldiği zaman kurt geliyor işte tavşanları yemek istiyor o yüzden-- Ha bu arada evi yapıyorlar, evin içerisine erzakları nasıl dolduruyorlar, suyu nasıl temin ediyorlar, hani böyle detaylı detaylı. O kadar uzundu ki bu. Bir evin sanki mimarı evi inşa 00:51:00etti, sonra iç mimar geldi evin içini döşedi. Bütün evin yaşamsal malzemelerini temin etti. Her birinde farklı aşamalarda yapılıyor bu tabii. Sonra kış işte kurt geliyor işte kurt indikten sonra çalışkan tavşanın evine geliyor onu yemek için. Kapısına vuruyor geri düşüyor, kapı çok sağlam çünkü yeri kazıyor. Eve aşağıdan girmeye çalışıyor, oradan giremiyor. Bakıyor ona bir şey yapamayacak öbür tavşanın evine gidiyor, yine orada da işte biraz zorlanıyor. Sonra öbür tavşanın evine çok rahat girilebilir buluyor. Oraya giriyor ondan sonra öbür tavşanlar onu kurtarıyorlar. İşte bu da oradan bir sonraki yıl evinin ne kadar sağlam yapılmasını gerektiğini öğreniyor. Gibi bir hikaye. Ama dediğim gibi ben-- Bu aslında çok böyle ayrıntılı anlatılan, evin her bir eşyası anlatılan, her bir eşyası alınan, her bir yiyeceği, suyu, kuyusu, her şeyi böyle ince ince detay detay anlatılan bir masaldı.

00:55:05 - Sonrasındaki Yaşamı

Play segment

Partial Transcript: İlk önce ODTÜ'de fizik okudum. Ondan sonra hazırlık okuduktan sonra orayı bıraktım. Tekrardan üniversite imtihanına girdim. Uludağ İşletmeyi kazandım. Ondan sonra işletmeyi bitirdim.

Evet. Hiç bölüme geçmedim zaten hazırlıktan sonra direkt şeye geçtim. Eşimle o zaman sevgiliydik. O Bursa'ya gitti ve ben onun yanında olmak istedim. Keyifli geçti diyebilirim ama böyle hani çok yoğun öğrencilik yaşadığım bir dönem olduğunu düşünmüyorum. Çünkü benim için şey üniversite okumak kolaydı. Hani çok ders çalışmam gerekmiyordu veya herhangi bir şey. Derse hiç girmedim mesela hiç düzenli olarak derse giren bir öğrenci olmadım. Hep okulun kafesinde veya kantininde zaman geçirdim ama çok zorlandığımızı hatırlamıyorum. Çok rahat bir şekilde de mezun oldum ama bende bıraktığı çok derin bir üniversite dönemi şeyi yoktur. Yani hayatıma damga vuracak bir dönem değildi benim için.

Dediğim gibi yani benim açımdan bu hayatımın bir parçasıydı ama çok çok ender üstüne konuştuğum bir şeydi yani belki de bu kadar konuştuğum ilk şey. Şu an. Yani bu benim için çok konuşulur bir konu değil.

Yani annem çok hoşnut olduğunu zannetmiyorum ama çok itiraz da etmedi. Böyle çok büyük bir sorun yaşandığını zannetmiyorum. Yani o ama hani benden sonra Aylin ya da Bülent hayatı zor, zorlaştıran bir etkisi olmuş muduru bilmiyorum hani hiç öyle bir şey-- Ama zannetmiyorum.